
Katılım Bankacılığının Tarihçesi
Katılım bankacılığını anlamak için İslami finansın temel prensiplerini bilmek gerekir. İslami finans; köklerini Kur’an-ı Kerim, sünnet, icma ve kıyas gibi kaynaklara dayandıran, tarihsel ve fıkhi referansları olan bir sistemdir. Bu iktisadi anlayışın temel ilkeleri; kul hakkına önem verilmesi, israftan kaçınılması, mülk ediniminin kolaylaştırılması, adil, güvenilir ve şeffaf bir ekonomik sistem oluşturulması, faiz yasağına riayet edilmesi, zekât-sadaka gibi sosyal sorumlulukların yerine getirilmesidir.
Bu ilkeler, bireysel çıkarları önceleyen neoliberal yaklaşımların aksine, toplumsal refahı temel alan dayanışmacı bir iktisat modelini esas alır. Bu yönüyle İslami finans, yalnızca bir ekonomik sistem değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve değerler bütünüdür.
Müslüman toplumlar, sosyal ve ekonomik yaşamlarını Kur’an-ı Kerim’de belirtilen kaidelere göre şekillendirmiştir. Bu sistem; sadece dini bir iktisadi anlayış değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve bakış açısıdır. Neoliberal ekonominin "homo economicus" anlayışına karşılık, Kur’an ve hadisler farklı bir insan fıtratı öngörür. Kur’an’daki kaidelerin yanı sıra Hz. Peygamber’in (s.a.v.) uygulamaları ve ardından dört halifenin (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali) adil yöntemleri ve politikalarıyla İslam iktisadının temelleri atılmış, Abbasiler döneminde İslam medeniyeti altın çağını yaşamış ve ekonomi alanında gelişmeler kaydetmiştir. Osmanlı döneminde de, fıkhi boşlukların olduğu alanlarda örf ve adetlerden yararlanılarak İslam’a uygun ekonomik çözümler üretilmiştir.
20. yüzyılın ikinci yarısında Müslüman toplumlar, İslami finansı modern ekonomiyle entegre etmeye başlamış ve faizsiz finans sistemlerini kurmaya yönelik önemli adımlar atmıştır. Bu süreçte, faizsiz mikrofinans modelleri geliştirilmiş ve İslami finans kurumlarının işleyişini denetlemek için düzenleyici mekanizmalar oluşturulmuştur. Geleneksel sistemin faiz temelli yapısından farklı olarak, risk paylaşımına dayalı alternatif modeller geliştirilmiştir.
İslami bankalar; fonlarını cari hesaplar, katılım hesapları ve vekâlet hesapları aracılığıyla toplar. Toplanan bu fonlar; faizsiz finans ilkelerine uygun olarak risk paylaşımı esasına dayalı mudaraba, müşareke, murabaha, icara, selem, istisna, tekafül, karz-ı hasen ve sukuk gibi yöntemlerle değerlendirilir. Bu sistemde faiz yerine, kâr-zarar ortaklığı modeli uygulanır ve elde edilen gelir, önceden belirlenen oranlarda fon sahipleri ve banka arasında paylaşılır.
Modern anlamda ilk faizsiz bankacılık uygulamaları, 1940’lı yıllarda Hindistan’da Patni Sosyal Kredi Kurumu ve Tanda Baoli Müslüman Fonu ile başlamıştır. 1955’te Pakistan’da Muhammed Uzeyr, İslami bankacılığı yeniden gündeme taşımış, 1963’te Mısır’da Dr. Ahmad El-Najjar tarafından Mith Ghamr Tasarruf Bankası kurulmuştur.
Bu model, farklı ülkelerde farklı isimlerle anılsa da, Türkiye’de “Katılım Bankacılığı” adıyla sistemleşmiştir. 1975’te İslam Kalkınma Bankası’nın kurucu ortakları arasında yer alınmasıyla başlamış, 1983’te çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile özel finans kurumlarının kurulmasına izin verilmiştir. 1984’te Albaraka Türk, Türkiye’nin ilk özel faizsiz finans kurumu olarak faaliyete geçmiştir.
İslami finans kurumlarının "Katılım Bankası" adını alması, 2005’te 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile gerçekleştirildi. Bu kanunla Özel Finans Kurumları Birliği'nin adı "Türkiye Katılım Bankaları Birliği" olarak değiştirildi. Bu gelişmelerin ardından kamu katılım bankaları, katılım endeksine dayalı borsa yatırım fonları, İslami esaslara uygun sigorta kurumları ve birçok özel katılım bankası da kurulmuştur. Katılım bankalarının fıkhi kaidelere uygun işleyebilmesi içinse 2018’de TKBB bünyesinde "Merkezi Danışma Kurulu" oluşturulmuştur.
Sonuç olarak; Katılım bankacılığı, geçmişten günümüze uzanan köklü bir mirası modern finans dünyasıyla buluşturarak hem ekonomik hem de ahlaki bir alternatif sunmaktadır. Bu sistem, adil ve sürdürülebilir bir finans anlayışı arayanlar için güçlü bir yol haritası niteliğindedir.