katılım bankacılığı
29 Nisan 2025
3 dk.

Katılım Bankacılığı

Katılım finans sistemi olarak da bilinen İslami finans bankacılığı, son zamanlarda toplum tarafından merak edilen bir sektör olmasıyla öne çıkmaktadır. Bu sistemin temel prensibi faizsizliktir. Faizin olmadığı piyasalarda; belirsizlik ortadan kalkar, gelir adaletsizliği azalır ve piyasa daha üretken hale gelir. Üretken piyasalarda ise istihdam seviyesi artarak toplumu daha çalışkan hale getirir ve ekonomik kalkınmayı destekler.

Katılım bankacılığı, temel değerlere bağlı işleyişiyle topluma örnek teşkil eden bir finans modelidir. 

Katılım bankaları;  konvansiyonel bankacılıktan farklı olarak, piyasada fon fazlası olan taraftan alıp fon talep eden kesime aktarım yapmaktadır. Bu süreçte kâr-zarar ortaklığı esas alınır. Fon arz eden kişiler, İslami bankacılık çerçevesinde değerlendirilen birikimlerinde kâr ve zarar ortaklığı yaparken vade sonundaki getirisi net olarak belli değildir. Yani konvansiyonel bankalardaki gibi net bir getiri vaat edilmemektedir.

Katılım bankaları, çalışma prensipleri gereği faizsiz finans ilkelerine uygun şekilde faaliyet gösterebilmek için Danışma Komiteleri oluşturmuştur. Bu komiteler, yapılan işlemleri değerlendirerek faizsiz finans kurallarına uygun olup olmadığını denetler. Danışma Komitesi tarafından onaylanmayan hiçbir işlem uygulanamaz. Ayrıca, kamuoyunda zaman zaman oluşan soru işaretlerine de bu komiteler açıklık getirir.

Katılım bankacılığı hakkında sıkça sorulan sorulardan bazıları şunlardır:

  • Katılım bankaları neden faiz oranına yakın kâr payı dağıtıyor?
  • Katılım bankaları her zaman kâr mı dağıtıyor, hiç zarar etmiyor mu?

Bu sorular derinlemesine incelendiğinde, mantıklı ve finansal gerçeklere uygun cevaplar ortaya çıkmaktadır. Örneğin katılım bankalarının sunduğu kâr payı, faiz gibi görünse de işleyiş açısından tamamen farklıdır. Katılım bankaları, tıpkı konvansiyonel bankalar gibi aynı piyasada faaliyet gösterse de kâr ve faiz oranı olarak birbirinden ayrılmaktadır. Gelirlerini faiz yoluyla değil, ticaret ve yatırım faaliyetlerinden elde eder. Faiz ve kâr oranları, piyasadaki arz ve talep oranlarına göre şekillenmekte ve bunu piyasa belirlemektedir. Kazançların birbirine yakın olması, tasarruf sahiplerine dağıtılan faizin ve kâr payının da birbirine yakın olmasına neden olmaktadır.

Katılım bankacılığı alanında derinlemesine bir araştırma yapmak için Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) bünyesinde bulunan kaynaklardan faydalanmak oldukça yeterli olacaktır. Katılım bankacılığı sistemi, özünde mali ve ekonomik krizlerden daha az etkilenmekte ve finansal istikrara ivme kazandırmaktadır. Ek olarak, faiz hassasiyeti nedeniyle atıl şekilde bekleyen fonlar da sisteme bu şekilde kazandırılmaktadır. Ancak bu olumlu yönler piyasa payındaki düşüklük nedeniyle tam anlamda etki edememektedir. Bu sebeple, bu yönde faaliyet gösteren kurumlar daha fazla desteklenmelidir.

Katılım bankaları, konvansiyonel bankalar kadar köklü bir geçmişe sahip olmasa da önümüzdeki yıllarda pazar payını artırarak sektörde daha fazla söz sahibi olma potansiyeline sahiptir. Bunun için ürün çeşitliliğinin artırılmasının yanı sıra bu sistem daha iyi tanıtılmalıdır, özellikle yüksek potansiyel sahibi genç kesime yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapıldığında, katılım bankacılığı sesini daha geniş kitlelere duyurmuş olacaktır. 

Piyasalarla iç içe olan, kişisel değerlere saygı duyan ve ekonomik performansı arttıran bir finans modeli olarak katılım bankacılığının büyümesi, ekonomik dengelerin daha istikrarlı hale gelmesine de katkı sağlayacaktır.