Değerli Paydaşlarımız,

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) uyguladığı para politikası, ABD Başkanlık seçimleri, Brexit (İngiltere’nin AB’den çıkması), gelişmekte olan ülkelerin yerel para birimlerinde görülen değer kayıpları, emtia fiyatlarında ve tahvil faizlerinde görülen sert oynaklık, 2016 yılına damgasını vuran önemli olaylardı. 2016 yılında ABD dolarının, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı ciddi değer kazandığı görüldü.

ABD’de, 2016 yılında beklentilerden iyi gelen istihdam rakamlarına rağmen enflasyonun hedeflerin biraz altında kalması nedeniyle Fed, faiz artırımlarında oldukça ihtiyatlı davrandı. Yılın ilk yarısında küresel ekonomide görülen durgunluk belirtileri özellikle gelişmiş ülke tahvil faizlerinde tarihi dip seviyelerin görülmesine neden oldu. Daha sonra ABD’de işsizlik oranlarının %5’in altına düşmesi ve ABD Başkanlık seçimlerini kazanan Trump’ın seçim vaatleri ile ilişkili olarak, genişleyici maliye politikalarının uygulanması beklentisiyle ABD tahvil faizlerinde hızlı bir yükseliş yaşandı. Fed, 2016 yılında tahmin ettiği dört faiz artışı yerine yılın son çeyreğinde bir defa 25 baz puanlık faiz artışı yaptı ve ileriye dönük olarak daha hızlı faiz artışlarının sinyallerini verdi. Fed’in 2017 yılında üç defa daha faiz artırımı yapabileceği ihtimalinin gündeme gelmesine rağmen, bu konuda Trump’ın ekonomi politikaları ve ABD ekonomisinin yıl içindeki seyri belirleyici olacaktır.

2016 yılında Avrupa ekonomisini etkileyen en önemli unsurlardan birisi Brexit oldu. Avrupa Merkez Bankası (ECB), gerek tahvil alımlarını artırarak gerekse mevduat faizini düşürerek genişletici para politikası uygulayarak, Brexit riskine karşı önlemler alırken Avrupa ekonomilerini canlandırmayı hedefledi. 2017 yılında, Euro Bölgesi’nin en büyük ekonomisi Almanya ve Fransa’da seçimlerin olacağını göz önünde bulunduran ECB, varlık alım programının süresini yıl sonuna kadar uzattı.

2016 yılının başlarında özellikle emtia fiyatlarında görülen sert düşüş nedeniyle gelişmekte olan ülkelerden hızlı sermaye çıkışları yaşandı, daha sonra yılın geri kalan kısmında da ivmesi azalarak sermaye çıkışları devam etti. Özellikle ekonomisinde büyüme oranlarının düşmesi ve ülkenin yapısal sorunları nedeniyle Çin, yıl içinde rezervlerinin yaklaşık %9’unu kaybetti. Diğer yandan, dünyanın en büyük emtia ithalatçısı olması nedeniyle ülkede görülen yavaşlama eğilimi, emtia fiyatlarında da sert düşüşe neden olurken, emtia ihracatçısı ülkelerde de bütçe açıklarının büyümesi ve cari açık sorunlarını meydana getirdi. Çin’in ihracata dayalı büyüme modelinden iç tüketime dayalı büyüme modeline geçişte büyüme oranlarını yeniden artıramaması durumunda, emtia fiyatlarındaki düşük seyrin ve emtia ihracatçısı ülkelerin ekonomik görünümlerindeki bozulmanın devam etmesi beklenmektedir.

2016 yılında jeopolitik risklerin artışı, küresel ekonomide artan oynaklık ve Fed’in uyguladığı para politikası, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bir dalgalanma yaşanmasına neden oldu. Yılın ilk yarısında beklentilerin üzerinde gerçekleşen büyüme oranı, yılın ikinci yarısında gerek yaşanan olağanüstü siyasi gelişmeler, gerekse yurt dışı piyasalardaki oynaklık nedeniyle beklentilerin altında gerçekleşti. Ancak küresel olarak bakıldığında, bütün olumsuzluklara karşın önemli bir büyüme oranı gerçekleştirildi. İç talebin daha fazla katkı verdiği ekonomik büyümeye net dış ticaretin ise katkısı sınırlı kaldı.

Ancak Avrupa’daki toparlanmanın devamı sonucunda, 2017 yılında dış ticaretin katkısının artmasının da etkisi ile Türkiye’nin 2017 yılında 2016 yılına göre daha iyi bir ekonomik performans göstermesi beklenmektedir.

Petrol fiyatlarının yıl sonuna doğru artması ve döviz kurunun etkisi ile 2016 yıl sonunda ülkemizde enflasyon oranı %8,53 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti. 2017 yılı ilk çeyreğinde de bu gelişmelerin etkisinin devam edeceği beklense de yılın ikinci çeyreğinden itibaren baz etkisinin de katkısı ile enflasyonun düşüşe geçeceği beklenmektedir.

2016 yılında Rusya ile yaşanan siyasi kriz nedeniyle turizm sektöründe, jeopolitik riskler ve dünyada büyüme kaygılarının ön plana çıkması nedeniyle ihracatta hedefler yakalanamadı. Buna rağmen başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki önceki seneye göre düşük seyrin de etkisi ile Türkiye’nin dış ticaret açığında yıl içinde daralma devam etti. Önümüzdeki dönemde Fed’in sıkı para politikası uygulamaları nedeniyle sermaye çıkışlarının görülme ihtimali artsa da gerek Rusya ile düzelen ilişkiler gerekse de jeopolitik risklerin diyalog ile düzeltilmesi yönündeki adımlar cari dengeye olumlu yansıyacaktır.

TCMB, uyguladığı para politikasında sadeleşme adımları çerçevesinde, enflasyondaki düşüş trendini de dikkate alarak borç verme oranında kayda değer bir indirim yaptı. Yılın son çeyreğine kadar faiz indirimlerine devam eden TCMB, küresel ekonomik koşulların değişmesiyle yılın kapanışına doğru Türk Lirasını desteklemek için politika faizinde 50 baz puanlık bir artış yaptı. TCMB’nin ekonomiyi desteklemek için attığı adımların yatırım ve tüketim harcamalarını olumlu etkilemesi beklenmektedir.

2016 yılında küresel ekonomide görülen yüksek oynaklığa rağmen, Türk Bankacılık Sektörü profesyonel yönetim kabiliyeti ve etkin denetim mekanizmaları sayesinde aktif kalitesini koruyarak hedefler doğrultusunda büyüdü. Sektörün kârlılık düzeyi ise düşen fonlama maliyetinin de etkisi ile geçen senenin üstüne çıktı.

2016 yılında birinci yılını dolduran Ziraat Katılım Bankası, sektördeki ilk kamu sermayeli katılım bankası oldu. Yılın tamamında, hedefleri doğrultusunda hızlı şekilde şubeleşerek sektördeki pazar payını artıran Ziraat Katılım Bankası’nın aktif büyüklüğü 2016 yılında üç katından fazla büyüdü. Ziraat Katılım Bankası, rekabetçi ve yenilikçi yapısıyla sektörün daha etkin ve daha verimli çalışmasına katkı sağlayacak şekilde hızla büyüyerek sektörün büyümesine de yardımcı olmuştur.

Başarılı performansımızın mimarı ekibimize özverili çalışmaları, müşterilerimize ise Ziraat Katılım’a duydukları güven için şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ederim.

Hüseyin AYDIN
Yönetim Kurulu Başkanı