2015 Faaliyet Raporu
Makroekonomik ve Sektörel Görünüm

Fed, 2015 yılı Aralık ayında faizde 25 baz puanlık artırıma giderek 10 yıl aradan sonra ilk kez faiz artışı yapmıştır.

düşük petrol fiyatı

ABD ekonomisinde toparlanma

Dünya Ekonomisinde Görünüm
2015 yılında ABD ekonomisi toparlanmasını sürdürerek beklentiler dahilinde ilk faiz artışını gerçekleştirmiştir. Ancak, başta Çin olmak üzere diğer gelişmekte olan ülkelerin büyümelerinde görülmeye başlanan performans kayıpları, dünya ekonomisinin geleceğine yönelik kaygıları yeniden artırmıştır.

2015 yılına girerken beklentiler
ABD ekonomisinde toparlanmanın devam edeceği, Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının genişletici para politikaları uygulayacağı, Çin ekonomisinde ise yavaşlamanın yaşanacağı yönündeydi.

Dünyada talebin yeteri kadar güçlü olmamasının yanı sıra, Çin ekonomisinin yavaşlamasıyla başta petrol fiyatları olmak üzere emtia fiyatlarında ciddi düşüş yaşanmıştır. Bu durum, petrol ihracatının önemli oyuncuları olan Rusya, Suudi Arabistan, Venezüella gibi ülkelerde bütçe açıklarının artmasına neden olmuş; düşük petrol fiyatlarının yanı sıra jeopolitik risklerin de arttığı 2015 yılında Rusya ve Suudi Arabistan’dan sermaye çıkışları hızlanmıştır.

10 yıl sonra ilk faiz artışı
2015 yılında istihdam piyasasında görülen iyileşme ABD ekonomisinin geleceğine yönelik umutları artırmıştır. Tarım dışı istihdamdaki güçlü artışın yanı sıra saatlik ücretlerdeki artış, büyüme rakamlarında görülen düzelme ve enflasyonun hedeflendiği gibi yükselmemesine rağmen çekirdek enflasyondaki artış, Fed’in faiz artırımı için elini güçlendirmiştir. Nitekim Fed, Aralık ayında faizde 25 baz puanlık artırıma giderek on yıl aradan sonra ilk kez faiz artışı yapmıştır. Bu gelişmeye rağmen dünya ekonomisinde ciddi bir türbülans yaşanmamıştır. Zira Fed’in faiz artışına ilişkin sinyalleri önceden vererek dünya piyasalarını sözlü olarak yönlendirmesi, Aralık’taki faiz artırımından sonra dünyada sert hareketler olmasını önlemiştir.

Önümüzdeki dönemde Fed’in faiz artışına ilişkin yeni adımlar atması beklenirken; başta enflasyon olmak üzere istihdam ve büyümeye yönelik verilerdeki gelişmelerin Fed’in uygulayacağı para politikasında rol oynayacağı düşünülmektedir.

Avrupa için zor bir yıl
2015 yılı, Avrupa ekonomisi açısından özellikle birlik üyesi Yunanistan’daki ekonomik sorunlar nedeniyle zor bir yıl olmuştur. Yunanistan’daki ekonomik toparlanmanın bir türlü gerçekleşememesi, Yunanistan’ın Avrupa Para Birliği (APB) çıkma ihtimali ve popülist söylemlerle iş başına gelen Çipras Hükümeti ile kreditörler arasında çıkan borç krizi Avrupa Bölgesi’nde uzun süre gündemi meşgul etmiştir. Uzun pazarlıkların ardından Yunanistan’ın borçlarının yapılandırılmasına yönelik bir anlaşmaya varılmıştır.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) 2015 yılında genişletici para politikası uygulamıştır. Başta petrol fiyatları olmak üzere emtia fiyatlarında görülen sert düşüşler ve dünya ekonomisi büyüme oranında aşağı yönlü trendin devam etmesi, ECB’nin geleceğe yönelik kaygılarını artırmıştır. Bu nedenle, ECB almış olduğu karar ile 2016 Eylül ayına kadar yapmayı planladığı 60 milyar Euro’luk tahvil alım programını 2017 Mart ayına kadar uzatmıştır. Tahvil alım programının ECB’nin bilançosunu 1,1 trilyon Euro artıracağı tahmin edilmektedir.

Çin’in ekonomik büyümesinde hızlı yavaşlama
2015 yılının en önemli gelişmelerinden birisi Çin’in büyüme oranlarında görülen düşüşün dünya ekonomisine olumsuz yansımasıdır. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’de büyüme oranları 2015 yılı dördüncü çeyrek itibarıyla %6,8’e kadar inmiş olup, bu durum özellikle talep azalışı kanalıyla başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında ciddi düşüşlere neden olmuştur. Çin, dünyanın dış ticaret hacminin yaklaşık %11’ini gerçekleştirmekte olup, talepteki bu düşüş Çin’in ticaret partnerleri olan Asya, Avrupa ve ABD gibi ülkeleri de negatif yönde etkilemektedir.

2008 krizinden sonra diğer ülkelere kıyasla Çin ekonomisinin yüksek büyüme oranları, yatırımcıların, Çin Borsası’nı yüksek büyüme oranlarının devam edeceği algısı ile fiyatlamasına neden olmuştur. Ancak büyüme oranlarının düşüyor olmasının şirket kârlarını da azaltacağı beklentisi, daha önceden yüksek değerlerden fiyatlanmış olan Çin Borsası’na, 2015 yılının özellikle ikinci yarısından itibaren sert satışlar getirmiştir. Bu durum Çin’in yanı sıra küresel hisse senedi piyasalarında yüklü satışların görülmesine neden olmuştur. Çin hükümeti, 2015 yılında ekonomide hizmet sektörünün payını artırarak, ihracata yönelik büyüme yerine iç tüketimdeki artışın destekleyeceği bir büyüme modelini benimsediğini açıklamış ve bu yöndeki yeni politikalarını uygulamaya başlamıştır.

Petrolde %35’lik değer kaybı
Çin’in büyüme oranlarının düşmesi ve petrol üreticisi ülkelerin bütçe gelirlerinin büyük kısmını petrol satışları oluşturduğundan her fiyat düşüşünde üretimi azaltmak yerine arz seviyesini yüksek tutmaları sonucunda petrolde 2015 yılında %35 düzeyinde bir değer kaybı yaşanmıştır.

Dünyada büyüme oranlarında düşüş trendinin devam etmesi ve teknolojinin gelişmesi ile alternatif enerji kaynaklarına yatırımların artması sonucu başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşük fiyat seviyelerin 2016 yılında da devam etmesi beklenmektedir.

2015 yılında Türkiye, diğer gelişmekte olan emtia ihracatçısı ülkelerin aksine emtia ithalatçısı bir ekonomik yapıya sahip olduğundan başta petrol olmak üzere düşen emtia fiyatlarından olumlu etkilenmiştir.

ihracata pozitif katkı

olumlu görünüm

Türkiye Ekonomisinde Görünüm
2015 yılında Türkiye, diğer gelişmekte olan emtia ihracatçısı ülkelerin aksine emtia ithalatçısı bir ekonomik yapıya sahip olduğundan başta petrol olmak üzere düşen emtia fiyatlarından olumlu etkilenmiştir.

Türkiye, TL’nin değer kaybı, sınırlarımızdaki jeopolitik riskler ve hedeflenenden daha yüksek gerçekleşen enflasyona rağmen 2015 yılında beklentilerin üzerinde bir büyüme performansı sergilemiştir.

Türkiye ekonomisinin 2016 yılında da büyüme açısından iyi bir performans göstermesi beklenmektedir. 2015 yılının başında Fed’in uygulayacağı sıkı para politikasında atacağı adımlar, gelişmekte olan ülkelerdeki sermaye hareketlerini belirlemekte önemli rol oynamaktaydı. Fed’in tahvil alımlarını bitirip, faizleri artırmaya başladığı dönemde cari açık veren ülkeler açıs ından finansman maliyetleri yükseldiğinden Türkiye’ye yönelik risk algısı artmıştır. Ancak Fed’in 2015 yılı içinde faizleri sadece bir defa 25 baz puan kadar artırması ile belirsizliğini azalmasının yanı sıra, Fed’in faiz artışında aceleci davranmayacağı algısı gelişmekte olan ekonomilerle birlikte Türkiye piyasalarına ilişkin olumsuz bakışı değiştirmeye başlamıştır.

TL’nin değer kaybetmesi ve yıl içinde sürekli değer kaybeden emtia fiyatları Türkiye’nin cari açığının daralmasını sağlamıştır. Cari açığın GSYH’ye oranı %5’in altına düşmüş olup, son altı senede aylık bazda ilk defa cari fazla verilmiştir. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarının AB ülkeleri olması nedeniyle gelirlerinin büyük kısmı Euro cinsinden, ithalat giderleri ise genelde ABD doları cinsindendir. TL’nin değer kaybının Türkiye ihracatını olumlu etkilemesi beklenirken, küresel ekonomide görülen zayıflama ve Euro’nun ABD dolarına karşı değer kaybetmesi sonucu net ihracatın büyüme üzerindeki etkisi negatif olmuştur. Düşük petrol fiyatları ve AB yaptırımları nedeniyle Rusya ekonomisinde yaşanan sorunlar, AB ülkelerinde istenen ekonomik toparlanmanın yakalanamayışı, jeopolitik sorunlar ve düşük petrol fiyatları nedeniyle ana ihraç pazarımız olan Irak’ta yaşanan problemler ihracatımızı olumsuz etkilemiştir. 2015 yılında, net ihracatın büyümeye katkısı bulunmazken iç talep kaynaklı olarak beklentilerin üzerinde bir büyüme sağlanmıştır.

sıkı para politikası

sürdürülebilir mali disiplin

2015 yılında yüksek seyreden gıda fiyatları ve TL’nin sepet bazında ABD dolarına ve Euro’ya karşı yaklaşık %20 düzeyinde değer kaybetmesi sonucu kur etkisi nedeniyle enflasyon beklentilerin üzerinde gerçekleşmiştir.

TCMB 2015 yılının ilk çeyreğinde 1 haftalık repo faizinde 75 baz puan, koridorun üst bandında 50 baz puan, alt bandında ise 25 baz puan indirime gitmiştir. Yılın geriye kalan kısmında da TCMB’nin faiz indirimlerine devam etmesi bekleniyordu. Ancak TL’nin değer kaybı, yüksek seyreden enflasyon rakamları ve küresel ekonomide yaşanan problemler TCMB’yi daha sıkı para politikası izlemeye zorlamıştır. TCMB, 2015 yılında para politikasında sadeleşmeye yönelik adımlar atacağını açıklamış, ancak bunun için küresel ekonomilerde görülen volatilitenin azalmasını ve Fed’in faizleri artırmaya başlamasını ön koşul olarak öne sürmüştür.

2015 yılında da dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde görülen yüksek borç oranlarına rağmen, Türkiye uyguladığı mali disiplin sayesinde kamu borcunu düşük seviyede tutabilmiştir. Aynı kararlılığın 2016 yılında da devam etmesi beklenmektedir.

2015 yılında başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında görülen sert düşüş Türkiye’nin ithalat faturasını azaltmasına rağmen, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerde görülen fon çıkışı Türkiye’yi de olumsuz etkilemiştir. Fed’in 2016 yılında normalleşme politikasına devam edeceğini açıklaması ile gelişmekte olan ülkeler üzerindeki mevcut baskının devam edeceği beklense de Fed’in adımlarını kademeli olarak atacağı söylemleri bu baskıyı sınırlayacaktır. Ayrıca, ECB’nin genişletici para politikası uygulaması Türkiye’nin ihracatını olumlu etkileyebilecektir. Diğer yandan yapısal reformlara yönelik atılan adımlar, Türkiye’nin 2016 yılı ve sonrasına ilişkin makroekonomik yapısını şekillendirerek, sürdürülebilir büyümeye katkı sağlayacaktır.